Yıllar sonra Mehmet Can' ın hem oğul olarak benim için , hem de insan ve sporcu olarak Türkiye için ne kadar değerli olduğunu insanlara gururla anlatacaktım.
Mehmet Can geleceğini daha bebekliğinde yazmıştı:
Hergün kapı arkasındaki potaya saatlerce basket atmaya çalışırdı. Her seferinde bir öncekinden güzel olarak. Amaçlarımız vardı baba-oğul. Her gün o amaca ulaşmak için saatlerce çırpınıyorduk.Ben sporun çocuğun bedensel gelişiminin yanında ruhsal gelişimine de katkısı olacağına inancımı, o ise içindeki kabiliyeti keşfetmiş onu öne çıkarmaya çalışıyordu. Güneşin her doğuşu Mehmet Can için basket atmak ve kendini geliştirmek için yeni bir fırsattı. Her gün de daha güzel hareketler yapmak ve daha çok basket atmak için çabalıyordu.
Güzel olan ve beni umutlandıran hergün dünden daha güzel basket atmasıydı. Bu yüzden geleceğin yıldızı olmasına yardım edecektim. Mehmet Can' ın saklı olan güzelliklerini açığa çıkartacak, insanların Mehmet Can' ı tanımalarını sağlamak için uğraşacaktım. Baba olarak başarılarının devamını sağlamak için uğraşacaktım. Oğlum beni hiç yanıltmadı. Henüz üç yaşında iken büyük bir alışveriş merkezinin bahçesinde kurulan bir reklam standında kendisinden büyük çocukların basket attığı potaya üçte üç sayı yaparak ödül kazanmıştı. Nasıl gururlandığımı anlatmam mümkün değil. Kendisini potaya kaldırmaya çalışan ve benim engellediğim görevlinin şaşkın bakışları arasında büyük çocuklar gibi o da nizami atış yapmış ve üçte üç sayı yapmıştı. Ben bile o kadarını beklemiyordum. Televizyon için reklam çekimi yapan kamera bile topluluğun şaşkınlığını farkedip Mehmet Can' ı çekmeye başlamıştı. İlk ödül olarakta 2 Adet oyuncak kazanmıştı. İşte o gün, böyle bir yeteneğin harcanmaması ve mutlaka spor okuluna giderek geliştirilmesi gereğine inandım.
Spor okuluna yazılabilmesi için gereken üç seneyi bekleyemeden 5 yaşında Beşiktaş Küçükyalı Basketbol Okulu' da bulduk kendimizi. Fakat çıktığımız ilk antremanda ben tribünde o ise sahada üşüterek hastalandık ve hevesimizi bir yıl ertelemek zorunda kaldık ve İlkokulla birlikte Beşiktaş Küçükyalı Basketbol okuluna da başladık. Beşiktaş forması ile ilk pozlarında yüzündeki gurur okunuyordu. Kısa zamanda takımın maskotu ve gözbebeği olmuştu.
Basketbol okulu ile birlikte gerek okul çıkışı gerekse hafta sonu tatillerinde bulduğumuz ilk fırsatta sahildeki basket sahalarına götürüyordum ve saatlerce basket oynuyordu. Bıkmadan, usanmadan saatlerce basket atıyordu. Okulda yaş grubu olarak kendisinden iki yaş büyük gruplarla oynadığı gibi sahilde de sıcak ve cana yakın kişiliği, kendine olan aşırı güveni sayesinde 15-20 yaşındaki abilerle çabucak kaynaşıp onlarla oynamaya başlıyordu. Önceleri önemsemeden ve küçümseyerek bakan abiler ikinci veya üçüncü isabetli basketten sonra daha değişik gözle bakmaya başlıyorlar ve hemen aralarında sıcak bir ilişki kuruluyordu. Kısa süre sonra sahildeki basket sahalarında da tanınmış ve herkes tarafından sevilmeye başlanmıştı.
Mehmet Can bu çalışmalarının karşılığını basketbol okulunda her ay düzenlenen Ayın Kartalı yarışmalarında Nisan 2010 yarışmasını kazanarak ilk kupasını kazandı ve yarışma Anneler Günü' ne denk geldiği için kupayı annesine ithaf etti.
Mehmet Can kupa almaya alışmıştı birkez. Haziran 2010' da yapılan sezon kapanış yarışmalarında bir ay bile geçmeden ikinci kupasını kazandı ve onuda Babalar Günü' ne denk geldiği için babasına (bana) ithaf etti. Bir baba için hediyelerin en güzeli idi ve oğlumla gurur duyuyordum. Emeklerinin boşa gitmediği içinde onun için seviniyordum. Çünki ilk kupasını alana kadar çok büyük özlem çekmişti.
Henüz 7 yaşında iken başarının tadını almış ve kupaları ikilemiştik. Keyfimize diyecek yoktu. Artık güzel bir tatili haketmiştik. Bu duygular içinde bütün bir yaz tatili boyunca sevinç ve gururla yüzme ve bisiklet sporlarına devam ettik ve kupalarımızı herkese göstererek gururlandık.
Yaşasın Şampiyonluk!
Tatil dönüşü aynı hızla sokak basketbolu çalışmaları Küçükyalı sahilde devam etti. Gün batımına kadar basketbola devam.
Mehmet Can 2011 yılında da kupa serisine devam edecek Ocak 2011 de bir kez daha Ayın Kartalı olacaktır. Takımdaki arkadaşları ile mukayese edildiğinde o kısacık boyu ile tam bir atom karınca idi. Bütün takımın sevgisini kazanmış, arkadaşları ile çok güzel bağlar kurmuştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder